Nazife Şişman

Oyuk Topraklar: İsrail’in İşgal Mimarisi

Eyal Weizman’ı, “Duvardan Geçmek” (Walking Through Walls) makalesi ile tanıdım. Yıllar önce okuduğumda, mimarinin bir savaş stratejisi olarak kullanılabileceğine, mekânın şiddet üreten bir tarzda yorumlanıp inşa edilebileceğine dair yeni bir dosya açılmıştı zihnimde. İsrail ordusunun savaş stratejisini, mimarlık, kent tasarımı, mekânın yeniden yorumlanması gibi kavramlar üzerinden ele alan İsrailli mimar

Yaşlılık: Hayatın Anlamsız Bir Yüke Dönüşmesi

  Babası bir gün iş dönüşü oğlunu elinde bir tahta parçasını çakısıyla oymaya çalışırken görür. Ne yaptığını sorar. “Yaşlanınca size yemek koyacağım tabakları yapıyorum” cevabıyla sarsılır. Kendi babasına, ayrı sofrada, tahta tabaklarla yemek verişi gerçeğini adeta yüzüne çarpmıştır oğlu. Yaşlılarla ilgili empati geliştirmeye dönük bu hikâyeyi, bizim neslimiz ilkokul kitaplarından

Teröristle Aramdaki Fark

Soğuk savaş zamanında Ruslar kendilerini çok öven Amerikalılara Moskova metrosunun dakikliği üzerinden bir ders vermek isterler. Ama bir iki dakika geciken metro yüzünden müstehzi dudak kıvrımlarıyla karşılaşırlar, ebedi rakiplerinin. Bunun altında kalmak istemeyen Rus yetkili, duruma başka bir karşılaşma üzerinden cevap bulmaya tevessül eder: ”Siz de Kızılderilileri katletmiştiniz ama!” Charlie

Çoookkk MÜHİMMMM 1 mesele ✊👋🏻

  Sms mesajları ilk çıktığında endişeliydik, sesli harfler alfabeden tamamen mi kalkacaktı yoksa? Nbr, slm, glrm, tmm yazıyordu ekranda, sanki şifre gibi. Yeni kuşak dilin inceliklerini, nezaket ifadelerini unutacak diye az endişe edilmedi. Her araç tabii ki kendi tarzını beraberinde getiriyor. Bir mektubun en basitinden “pek muhterem kardeşim,” ya da

BİLDİĞİMİZ KİTABIN SONU

İmam Gazâlî, yıllar süren eğitiminden dönerken, içinde bulunduğu kervan haydutların saldırısına uğrar. Haydutlar, kervandaki kıymetli eşyaların yanı sıra onun kitaplarını ve defterlerini de gasp eder. Kitap ve defterlerini geri isteyen Gazâlî’ye haydudun verdiği cevap hayrete şayandır: “Nasıl olur da ilim tahsil ettiğini iddia ediyorsun? Baksana defterlerin elinden alınınca hiç ilmin

“İNSAN-I KAMİL”DEN “YENİ İNSAN”A

Endüstri çağı, bilim çağı, enformasyon çağı derken yirminci yüzyılın sonunda iki husus öne çıktı tüm dünyaya çerçeve çizen: 1- dijital devrim, 2- biyoteknolojik devrim. Bir tarafta “Alet işler, el övünür,” esprisini aşan, yani sadece insanın uzantısı olmaktan çıkan ve yapay zeka, siborg ve biyonik protez gibi unsurlarla adeta insana dahil

GÖR(ÜN)MEK, GÖZETLE(N)MEK, DİKİZLE(N)MEK

Kayseri’de doğan Hamidüddin Aksarayî Hz. (i. 1412) Tebriz’de Alaeddin Erdebilî’den ders alır ve şeyhinin vazifelendirmesiyle yeniden Anadolu’ya döner. Bursa’ya yerleşip yıllarca fırınında pişirdiği ekmekleri satar. Halk onu “Somuncu Baba” olarak bilir. Yıldırım Beyazıt, Ulu Cami’yi yaptırınca damadı Emir Sultan’dan açılış hutbesini okumasını ister. O da “Beldemizde kutup varken, bize düşmez”

STATÜMÜZÜ “FACEBOOK”A SATTIK

“Günümüzde her şeye öyle ya da böyle Silikon Vadisi tavassut ediyor; akıllı yataklar, akıllı arabalar, akıllı bütün şeyler… Uyanık geçirdiğimiz (belki uyurken de) her anın yakalanıp paraya dönüştürülmesi mümkün. Bu yüzden data portföylerimizi şekle şemale sokan data girişimcileri olmamız isteniyor bizden. Her şeyin ‘datalaştırılması’ (veriye dönüştürülmesi), gündelik hayatın finansallaştırılması şeklindeki

İyiler her zaman kazanır

  “Masal masal mali keser, oturmuş baklava keser, ucundan bi kıdım alıverdim, çildir çildir yüzüme bakar.” tekerlemesiyle başlardı çocukluğumun masalları. “Tın tın diyen kabacığım beni koyup giden babacığım” diye ağlayan Ayşe kız, üvey anne, saf baba eliyle uğradığı zulümden tatlı dili ve başına gelen harikulade olaylar –açılan kapılar, sihirli sandıklar–

‘Yeni Erkek’: ‘Hegemonik’ten Kırılganlığa Uzanan Çelişkili Yol

  Kadına karşı şiddeti engellemeye dönük bir çalışmanın tanıtım toplantısındayız. Açılış konuşmasını yapan bir yetkili, bütün erkekler adına utancını dile getiriyor ve özür diliyor, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu salondan. İstatistiklerle vehameti gözler önüne serilen şiddeti uygulayan cinse mensup olmanın “sorumluluğu”nu taşıması sebebiyle alkış da alıyor katılımcılardan. Benden başka şaşıran yok bu