Nazife Şişman

Çoookkk MÜHİMMMM 1 mesele ✊👋🏻

 

Sms mesajları ilk çıktığında endişeliydik, sesli harfler alfabeden tamamen mi kalkacaktı yoksa? Nbr, slm, glrm, tmm yazıyordu ekranda, sanki şifre gibi. Yeni kuşak dilin inceliklerini, nezaket ifadelerini unutacak diye az endişe edilmedi.

Her araç tabii ki kendi tarzını beraberinde getiriyor. Bir mektubun en basitinden “pek muhterem kardeşim,” ya da biraz daha saygılı tonda “Devletlü, şevketlü, azemetlü…” diye başlayan hitap tarzını da “Evvelen bahusus…” diye devam eden girizgah cümlelerini de kısa mesajlarda, e-posta mesajlarında, twitter cümlelerinde görmeyi ummak tabii ki abesle iştigal.

E-postalarda hiç hitap ifadesi kullanmaksızın lafın ortasından girenler var. Bir de hala SA diye başlayan ve sona AEO ekleyenler. Bu kısaltmalardan vicdan azabı duyup uzun uzun “Selamün aleyküm ve rahmetullah”, “Allah’a emanet ol” yazanlara “göçmen” gözüyle bakılıyor sanıyorum. Her ortamın bir adabı var. “Kısa tut Aydın havası olsun” desek, yine Nuh-u nebiden kalma bir gönderme yapmış oluruz.

Ama size de çelişki gibi gelmiyor mu? Bu kadar kısaltmanın arasında bir de gereksiz uzatmalar var.

Seni çooookkkk seviyorummmm

Canımmmm

Hımmmm

Oooooo

Vaaayyyy, vaaaayyy!

Karakter sınırlamasının baskısı altındaki twitterda bile, esasında yazılı dilde olmayan ve çoğu zaman konuşma dilinde telaffuz edilmesi de mümkün olmayan uzatmaların manası ne?

Dilbilimcilerin bu soruya uzmanca bir cevabı var mı bilmiyorum. Ben acizane şöyle yorumluyorum: Fazla harfleri tonlama için ve mesela gözlerin parlaması gibi anlatımı güçlendiren jest ve mimiklerin yerine kullanıyoruz. Aynen emojiler gibi. Duygusal durumumuzun ifadesini bu sembollere ve fazladan harflere yüklüyoruz. Göz kırpan emoji ile esprimizi destekliyoruz, ağlayan emoji ile üzüntümüzü daha vurgulu hale getiriyoruz. Fazladan harflerle de mesela dudağımızı büzerek çıkardığımız “Ooo!” sesinin tınısını ya da konuşma esnasında sesimizi kullanarak sağladığımız  vurguyu aktarmaya çalışıyoruz muhatabımıza.

Yani konuşma dilinde ifademizi güçlendiren araçları, dönüştürerek kullanıyoruz dijital mecrada. “Artık bir duyguyu ifade etmek için cümle kurmaya gerek yok. Tek emoji pek çok şeyi ifade ediyor; Falan durumda ben’ başlığı ile bir GIF paylaşmak daha yaygın” diyenleri duyar gibiyim. Ama görsel ifade araçlarının ayrıca alınması gerektiği kanaatindeyim ve benim buradaki dikkatim sadece yazı üzerinde. Şimdilik. 😉

Peki bu arada kelimelerimiz nereye gidiyor? Yazı dili gücünü kaybediyor mu? Duygu durumumuzu aktaracak en isabetli kelimeleri bulma zahmetinden kurtulmak, edebi anlatımımızı çoraklaştıran bir yol mu açıyor önümüzde?

İnsan düşünmeden edemiyor, acaba araç, McLuhan’ın söylediği kadar mesajın kendisi mi? Medyayı eleştirirken kendisi bir medya ikonu olan Marshall McLuhan otuz yıl önce “medium is the message” (araç mesajdır) diyerek kesmişti yeni iletişim raconunu. McLuhan’ın bu yaklaşımını çok determinist bulanlar oldu. Mesele hala tartışılıyor.

Ama her aracın hayatımızı, ilişkilerimizi doğrudan etkilediği de bir vakıa.

Birbirimize hitap tarzımız, selamlaşmamız, dilimiz değişiyor, daha ne olsun? Peki yirminci yüzyıl filozofunun dediği üzere dil varlığın evi ise, varlığımız ne yönde değişiyor?😔😔

Nazife Şişman

*Bu yazı Nihayet Dergi’nin 1.sayısında yayımlandı.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir