Nazife Şişman

TEKRAR İLE TEFEKKÜR SARMALINDA MODERN/MÜBAREK ZAMANLAR

  Geçen gün genç bir grupla konuşurken hayata dair sorgulamalara, “İyi nedir?” “Yapmakta olduğumuzun en isabetli tercih olduğunu nereden bileceğiz?” şeklinde bir muhasebeye daldık. Bir ara buradan çıkış olmadığını fark ettim. Zira muhasebe gibi görünen şey aslında “Ne yapmalı?” sorusunun gölgesinde atalete götüren bir yol açıyordu. “Örgü örerken her seferinde

Anneliğin gizli ve aşikâr tarihi

Liseye gidiyordum, üst kat komşumuz benden birkaç yaş büyük bir yeni gelindi. Antalya’dan gelmişti ve ne bir akrabası ne de başka bir yakını vardı İstanbul’da. Bir müddet sonra bir bebeği oldu. Annem kendi tabiriyle “ele gelinceye” kadar bebeğin bakımına yardımcı olmayı vazife bildi; kırkı çıkıncaya kadar banyosunu yaptırdı; sonrasında da

“Müslüman kadın hikâyesi”ni pazarlamak

  Pierre Loti’nin üç Müslüman kadın kahramanı konu alan Bezgin Kadınlar diye bir roman yazıp, kahramanlarının gerçek kişiler olduğu bilgisini bir tanıtım stratejisi olarak kullanmasından yaklaşık yüzyıl sonra, bezgin değilse de “ezilen” diye nitelenen kadınların bizzat kendilerinin kaleme aldığı otobiyografi ve anılar, Batı yayın piyasasında çok satanlar arasına girmeyi başardı.

Güvenlik/korku eşiğinde bitimsiz bekleyiş

  Mülteci denilince merhametin yanı sıra başka duygular da eşlik ediyor bize. Başkalarının acısını seyrederken, araya önce bir uzaklaşma efekti giriyor. Ardından korku ve suçlama geliyor. Yeterince ilgilenmeyen yetkilileri suçluyoruz, çalışabileceği halde dilenenleri suçluyoruz, ikiyüzlü davranan Avrupalıları suçluyoruz. Avrupalıları suçluyoruz çünkü hesap yapıyorlar, hasbi davranmıyorlar. Mültecileri kurbanlar, kirli bir savaştan

Küresel kapitalizmde kişisel gelişim eğitimi

  Paspasçı olarak çalıştığı iş yerinin önünden üç yıl sonra lüks bir otomobil ile geçmeyi başaran adamın hikâyesinin pejoratif manada bir ‘hikâye’ olabileceğini hiç düşünmüyoruz. Çünkü başarının ’yırtmak’, başarısızlığın tek sorumlusunun da kişinin kendisi olduğuna inandırılmış durumdayız   Bir kitap okuyup hayatı değişen, bir sertifika programına katılıp ‘yaşamının amacı’nı bulan,

“GÖKYÜZÜ BİTERSE KUŞLAR NEREYE UÇAR?”

  Fadiye Fakir, ödüllü Arap kadın yazarlardan. Dil ve edebiyatla hem akademik manada ilgili hem de bu konuda pek çok dile çevrilen İngilizce ürünler veriyor. Sükût Diyarının Gümüş Kadınları adını verdiği ve Arap kadınların yazma serüvenini anlatan derlemede, Bağdat diyarından, şarkılar ülkesinden bir kadın olarak tanıtıyor kendisini. Bu tanıtım bile

Oyuk Topraklar: İsrail’in İşgal Mimarisi

Eyal Weizman’ı, “Duvardan Geçmek” (Walking Through Walls) makalesi ile tanıdım. Yıllar önce okuduğumda, mimarinin bir savaş stratejisi olarak kullanılabileceğine, mekânın şiddet üreten bir tarzda yorumlanıp inşa edilebileceğine dair yeni bir dosya açılmıştı zihnimde. İsrail ordusunun savaş stratejisini, mimarlık, kent tasarımı, mekânın yeniden yorumlanması gibi kavramlar üzerinden ele alan İsrailli mimar

Yaşlılık: Hayatın Anlamsız Bir Yüke Dönüşmesi

  Babası bir gün iş dönüşü oğlunu elinde bir tahta parçasını çakısıyla oymaya çalışırken görür. Ne yaptığını sorar. “Yaşlanınca size yemek koyacağım tabakları yapıyorum” cevabıyla sarsılır. Kendi babasına, ayrı sofrada, tahta tabaklarla yemek verişi gerçeğini adeta yüzüne çarpmıştır oğlu. Yaşlılarla ilgili empati geliştirmeye dönük bu hikâyeyi, bizim neslimiz ilkokul kitaplarından

Teröristle Aramdaki Fark

Soğuk savaş zamanında Ruslar kendilerini çok öven Amerikalılara Moskova metrosunun dakikliği üzerinden bir ders vermek isterler. Ama bir iki dakika geciken metro yüzünden müstehzi dudak kıvrımlarıyla karşılaşırlar, ebedi rakiplerinin. Bunun altında kalmak istemeyen Rus yetkili, duruma başka bir karşılaşma üzerinden cevap bulmaya tevessül eder: ”Siz de Kızılderilileri katletmiştiniz ama!” Charlie

İyiler her zaman kazanır

  “Masal masal mali keser, oturmuş baklava keser, ucundan bi kıdım alıverdim, çildir çildir yüzüme bakar.” tekerlemesiyle başlardı çocukluğumun masalları. “Tın tın diyen kabacığım beni koyup giden babacığım” diye ağlayan Ayşe kız, üvey anne, saf baba eliyle uğradığı zulümden tatlı dili ve başına gelen harikulade olaylar –açılan kapılar, sihirli sandıklar–