Nazife Şişman

Yeni medya yeni ilmihal

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, 2010 yılında verdiği bir mülakatta sosyal medyada mahremiyetin geleceği ile ilgili soruya, “mahremiyet artık norm değil” cevabını vermişti. “İnsanlar sadece daha çok ve çeşitli bilgiyi paylaşmakla kalmıyor, daha çok insanla ve daha açık bir şekilde paylaşıyorlar ve bundan memnunlar.” 2015 yılı istatistikleri de Zuckerberg’i destekler nitelikte.

“HASTALIK SUÇU”: BİREYSEL SORUMLULUK/YETERSİZLİK

Günlük gazetede sağlık sayfası yayınlayan meşhur bir beslenme uzmanı, ince kabuklu meyveleri zinhar yemeyin diyor. Çünkü diye devam ediyor, ziraatta kullanılan kimyasalların meyvenin içine sirayet etmemiş olması mümkün değil; suda bekletip iyi yıkayarak bertaraf edemezsiniz zehri. Sağlıkla ilgilenen bir köşe yazarı, kutu sütler hiç bozulmuyor, bu nitelikteki sütü hâlâ içiyor

Çoookkk MÜHİMMMM 1 mesele ✊👋🏻

  Sms mesajları ilk çıktığında endişeliydik, sesli harfler alfabeden tamamen mi kalkacaktı yoksa? Nbr, slm, glrm, tmm yazıyordu ekranda, sanki şifre gibi. Yeni kuşak dilin inceliklerini, nezaket ifadelerini unutacak diye az endişe edilmedi. Her araç tabii ki kendi tarzını beraberinde getiriyor. Bir mektubun en basitinden “pek muhterem kardeşim,” ya da

BİLDİĞİMİZ KİTABIN SONU

İmam Gazâlî, yıllar süren eğitiminden dönerken, içinde bulunduğu kervan haydutların saldırısına uğrar. Haydutlar, kervandaki kıymetli eşyaların yanı sıra onun kitaplarını ve defterlerini de gasp eder. Kitap ve defterlerini geri isteyen Gazâlî’ye haydudun verdiği cevap hayrete şayandır: “Nasıl olur da ilim tahsil ettiğini iddia ediyorsun? Baksana defterlerin elinden alınınca hiç ilmin

“İNSAN-I KAMİL”DEN “YENİ İNSAN”A

Endüstri çağı, bilim çağı, enformasyon çağı derken yirminci yüzyılın sonunda iki husus öne çıktı tüm dünyaya çerçeve çizen: 1- dijital devrim, 2- biyoteknolojik devrim. Bir tarafta “Alet işler, el övünür,” esprisini aşan, yani sadece insanın uzantısı olmaktan çıkan ve yapay zeka, siborg ve biyonik protez gibi unsurlarla adeta insana dahil

GÖR(ÜN)MEK, GÖZETLE(N)MEK, DİKİZLE(N)MEK

Kayseri’de doğan Hamidüddin Aksarayî Hz. (i. 1412) Tebriz’de Alaeddin Erdebilî’den ders alır ve şeyhinin vazifelendirmesiyle yeniden Anadolu’ya döner. Bursa’ya yerleşip yıllarca fırınında pişirdiği ekmekleri satar. Halk onu “Somuncu Baba” olarak bilir. Yıldırım Beyazıt, Ulu Cami’yi yaptırınca damadı Emir Sultan’dan açılış hutbesini okumasını ister. O da “Beldemizde kutup varken, bize düşmez”

STATÜMÜZÜ “FACEBOOK”A SATTIK

“Günümüzde her şeye öyle ya da böyle Silikon Vadisi tavassut ediyor; akıllı yataklar, akıllı arabalar, akıllı bütün şeyler… Uyanık geçirdiğimiz (belki uyurken de) her anın yakalanıp paraya dönüştürülmesi mümkün. Bu yüzden data portföylerimizi şekle şemale sokan data girişimcileri olmamız isteniyor bizden. Her şeyin ‘datalaştırılması’ (veriye dönüştürülmesi), gündelik hayatın finansallaştırılması şeklindeki

DİKKATİNİ BANA VER!

Bizim zamanımızda birisine verebileceğimiz en önemli şey dikkatimizdi. Birini cezalandırmak istediğimizdeyse görmezden gelirdik. Şu cümleleri okuduktan hemen sonra, belki de daha yarısında whatsap’ın dınnn sesine dönüp, gelen 6 saniyelik videoyu seyrettiniz. Belki de uzun geldi, yarıda kestiniz. Sayfaya döndünüz, kaldığınız yeri bulmak için çaba bile gösterdiniz. Ama bundan sonra söyleyeceğim